Safra kesesi içerisinde normalde olmaması gereken, kum tanesi gibi sümüksü çökeltiden (çamur)ceviz boyuta kadar kadar değişen yapılardır.
Safra kesesinde kolesterol ve pigment (bilirubin) taşları görülür. En sık görülen, kolesterol taşlarıdır. Vücuttaki kolesterol, safra yoluyla barsağa oradan da dışarı atılır. Atılabilmesi için bu kolesterolün sıvı halde bulunması gerekir. Bunu sağlayan, safranın içeriğinde uygun oranlarda bulunan lesitin ve safra tuzlarıdır. Nedeni pek net olmayan bir şekilde, safradaki kolesterol-lesitin-safra tuzları üçlüsünün oranları bozulur ve kolesterol sıvı halden katılaşarak çökmeye başlar. Bu da, kolesterol taşlarının nüvesini oluşturur.
Safra kesesi içindeki taş ya da taşlar, bir ömür boyu hiç sıkıntı yaratmadan durabildiği gibi, hayatı tehdit eden ağır pankreas iltihabına da neden olabilir.
Yaklaşım hastada taşa bağlı sıkıntı bulunup bulunmadığına göre değişir.
Hastanın, taşa bağlı ağrı, bulantı, şişkinlik, hazımsızlık gibi şikayetleri varsa, safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılması gerekmektedir (laparoskopik kolesistektomi). Ağrı genellikle yemeklerden sonra gelen, sağ üst karın bölgesinden kürek kemiğinin altına yayılan karakterdedir.
Hastada şikayet yok, safra kesesindeki taş yalnızca bir rastlantı sonucu bulunduysa tedavi yaklaşımı farklı olacaktır. Bu taşlara ‘sessiz safra taşı’ denir. Bu hastalarda tedavi planı yaparken hastanın yaşı ve taşın boyutu önemlidir. Küçük taşların (4-7 mm) sistik kanaldan geçip ana safra kanalına düşme riskleri vardır.
Ana safra kanalına düşen taşın da tıkanma sarılığı, akut pankreatit gibi problem yaratma potansiyeli olduğundan, büyük taşlara göre küçük çaplı taşlar daha tehlikelidir. Genç yaşta saptanan sessiz taşların, hastaların önlerindeki uzun yıllar da düşünüldüğünde hastalarda şikayet geliştirme olasılığı oldukça yüksektir.
Özetle; yaşı ve taşı küçük olan hastalara herhangi bir klinik belirti olmasa da safra keselerini cerrahi olarak aldırmaları önerilir. Tam aksi bir durumda, yani yaşı büyük, taşı büyük hastalarda ise taşa bağlı sıkıntı gelişmediği sürece takip önerilir.
Kesi boyutlarının küçük, hastanede kalış süresinin kısa olması açısından avantajlıdır. Hemen hemen tamamı kapalı tamamlanır. Ancak, vakanın zorolduğu kimi hastalarda, baştan açık ameliyatla başlanabildiği gibi, kapalı yöntemle başlanıp ameliyat sırasında açığa geçildiği olmuştur.
Safra kesesi bir bütün olarak alınır. Yalnızca içindeki taşın alınması diye bir yöntem yoktur. Çoğunlukla ameliyat (kolesistektomi) kapalı yani laparoskopik olarak tamamlanır.
Safra kesesi alındıktan sonra, karaciğerde üretilen safra sürekli damla damla barsağa akar. Bu durum, bazı kişilerde gaitanın yumuşamasından ishal gelişmesine kadar değişen klinik tablolara neden olabilir. Buna safra asidi ishali denilir ve genelde geçicidir. Ender olarak ilaç tedavisi gerektirir.
Hiçbirşey kaybetmediniz. Asıl soru, ‘içinde taş olan bu safra kesesi ile sıkıntı yaşar mıyım?’ olmalıdır. Taş ya da çamur oluşturmaya başlamış bir safra kesesi artık yarardan çok zarar verme potansiyeli taşımaktadır. Bu risk de, hastanın yaşına, taşın boyutuna ve sayısına göre değişir.
Ağızdan alınan bazı ilaçlar taşların çok uzun sürelerde eritilmesini sağlayabilir. Ancak bu asıl sorunu çözmez ve taşın oluşma nedeni ortadan kalkmadığı için kesede taş oluşumu tekrarlar. Bu işlem sırasında taşların küçülerek safra kesesi kanalından düşme risklerinin arttırılması da pek mantıklı bir yaklaşım değildir. Biliyoruz ki küçük taşlar büyük taşlardan daha tehlikelidir.Bu yüzden cerrahi altın standarttır.
Tek başına safra taşının kanser nedeni olduğu ile ilgili bilimsel veri yoktur. Ancak, safra kesesi taşlarının (özellikle 2 cm’in üzerindekiler),kese duvarında sürekli bir sürtünme etkisi, tekrarlayan iltihabi hadiseler sonucu kese duvarını içerden döşeyen hücrelerde bozulma yaratarak kanser gelişimine zemin hazırladığı iddası da mevcuttur.
Safra taşı ya da çamuru nedeni ile safra kesesinin boşalamadığı durumda kese duvarı gergin ödemli bir hal alır ve duvardaki kan dolaşımı bozulur. Ortama gelen bakteriler bu elverişli ortamda iltihaplanmaya neden olur. Hastada ağrı yanında ateş yakınması da başlar, ultrasonda safra kesesi duvarı kalınlaşmış olarak bulunur. Kanda da iltihabi durumlarda artan CRP yükselmesi saptanır.
Ağrı, ateş yakınmaları olan hastanın hastaneye yatırılması, ağızdan beslenmesinin kesilmesi, damardan sıvı takviyesi, antibiyotik ve ağrı kesici uygulaması gerekir. Aynı yatışta safra kesesinin alınması genelde kabul edilen yaklaşımdır. Ancak sürenin uzadığı, hastanın genel durumunun cerrahiye uygun olmadığı durumlarda,iltihabın tedavisi ve genel durumun iyileşmesinden 6 hf sonra safra kesesinin alınması da seçilebilecek bir yoldur.
Bu durum genelde yoğun bakım hastalarında, uzun süre beslenmeyen, genel durumu bozuk hastalarda görülür. Antibiyotiklerle baskılanmaya çalışılsa da hasta uygun ise safra kesesinin alınması gerekir.